Sektör en büyük sınavını verdi: Akıllı şebekeler şart oldu

6425244f86b2455460a6d598.jpg

Fatma G. Kabasakallı

Türkiye, 6 Şubat sabahı çok büyük bir acıya uyandı ve on binlerce canın hayatına mal olan depremlerin bıraktığı hasarla, hayatlarımız, hafızalarımız bir daha eskisi gibi olmayacak. Asıl sorunun inşaat odaklı, yapılaşma ve binalaşmadaki açık eksiklikler olduğu net, ancak böylesi büyük bir afetin ardından yaşanan aksaklıklar da bu acıları ve problemleri derinleştirdi. Yaşadıklarımızın, eksikliklerin, bu kadar canın ve acının bir daha yaşanmamasını dilerken, bunun için atılması gereken adımları konuşmak, gündemde tutmak her birimizin önemli bir sorumluluğu. Depremin can kaybı, psikolojik ve ekonomik insani yıkım açısından etkileri maalesef çok büyük, çok acı. Bununla birlikte, depremin hemen ardından arama kurtarma çalışmalarını sekteye uğratan en önemli sorunların başında da aynı sabah deprem bölgesini büyük bir karanlığın kaplaması oldu. Üstelik bu karanlıktan günler sonra bile kolay kolay çıkılamadı deprem bölgesinde. Elektriğin, enerjinin insan yaşamındaki vazgeçilmezliğine, ne kadar kritik ve hayati olduğuna ne yazık ki acı bir deneyimle şahit olmak zorunda kaldık. Bu karanlık, enerji tedarikinin sağlanamaması, sadece arama kurtarma için değil, depremin ardından insanların barınması, ısınması, yaralıların hastanelerde bakımı, ilaçların soğutulması, ulaşım, hijyen, temiz suya erişim ve benzeri çok önemli ihtiyaçların da eksik kalmasına neden oldu. Geldiğimiz noktada, enerjinin afet sırasında ve sonrasında hayat kurtarmada ve afet bölgesindeki hayatın sağlıklı, güvenli bir şekilde düzene girmesi için de vazgeçilmez olduğunu gördük. Bununla birlikte, pek çok mobil çözüm daha sonra deprem bölgesine yönlendirildi. Yeterli olamasa da tümden enerji sektörünün bütün çabalarını deprem bölgesi için seferber etmesini de takdirle karşıladık.

ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ RİSKİ

Enerji arz güvenliği dediğimiz kavram, kaynağa erişim, onun en uygun maliyet ve şekilde son kullanıcıya ulaştırılmasının ötesine geçen bir kavram. Enerji arz güvenliği, en çok ihtiyaç duyulan zamanda ve yerde, enerji tedarikinin en uygun yöntemlerle sağlanabilmesi, aydınlatma, ısınma, soğutma, modern yaşamın her bir adımında ve hatta bazen “hayatta kalma” için bile enerjinin olması gereken yere ulaştırılabilmesini de kapsıyor. Çokça konuştuğumuz bu kavramının insani boyutu da bir anlamda bu. Zaten medeniyetler, devletler, modern yaşamlarımızın gereklilikleri, ekonomik büyüme ve gelişme, nihayetinde insan için değil mi? Bu açıdan baktığımızda, enerji sektöründe kat ettiğimiz mesafe, gelişmişlik, yeni teknolojilere adaptasyon, iklim krizinin etkilerine karşı temiz enerji kaynaklarının daha fazla kullanılması gibi pek çok gelişimi, bir doğal afette kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldık. Ne kadar süre olduğu önemli değil, çünkü gördük ki, afet durumlarında enerji tedarikinin sağlanması için yeni yöntemler, yeni strateji ve uygulamalar kullanmazsak, aldığımız yolun en başına dönüyoruz. Karanlık içinde enkaz başına.

ALTYAPI AYAKTAYDI, ELEKTRİK DEĞİLDİ

İşte tam da bu yüzden, enerji sektörünün tümden, deprem gibi doğal afetler sırasında olduğu kadar, afetlerin hemen sonrasında, kısa, orta ve uzun vadedeki hazırlıklılığı, direnci, dayanıklılığı, geçici hangi çözümleri sunulduğunu tekrar baştan bir değerlendirmek gerekiyor. Türkiye enerji sektörü, 11 ili etkileyen depremlerde enerji altyapıları ve santralleri açısından kötü bir sınav vermedi. Pek çok santral ayaktaydı, Afşin Elbistan haricinde çoğu santral hızlıca devreye alındı, hidroelektrik santrallerinde büyük bir hasar meydana gelmedi. Rüzgar ve güneş enerji santrallerinin de oldukça dayanıklı olduğunu ve yine önemli bir hasar yaşanmadığını gördük. Boru hatlarına baktığımızda, BOTAŞ’a ait doğalgaz dağıtım ve iletim hatlarında bazı noktalarda patlama ve arızalar meydana geldi, petrol hatlarında ise küçük ölçekte hasarlar oluştu, ancak hızlıca müdahale edildi. Öte yandan İskenderun limanındaki yangını söndürmekte zorlanıldı, gönderilen mobil santraller yetersiz kaldı. Ancak afet sonrasında, çok büyük bir alanı kaplayan deprem bölgesinde en büyük hasar, elektrik üretim tarafında şalt sahalarında, elektrik dağıtım ve iletim hatları, direkleri, trafo ve dağıtım hat merkezleri ve buradaki ekipmanlarda meydana geldi. Tam olarak enkazların başındaki karanlığın nedeni de buradaki hasarlar oldu.

11 MİLYAR TL’NİN ÜZERİNDE HASAR

Sonuç olarak finansal olarak baktığımızda, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın raporuna göre, yaşanan deprem felaketi nedeniyle enerji sektöründe; 2,3 milyar TL’si kamuya ve 8,9 milyar TL’si özel sektöre ait olmak üzere toplam 11.243,4 milyon TL’lik hasar oluştuğu hesaplandı. Can kaybı ve acıyı unutmadan, bu hasarın finansal ve teknik boyutunu hesaplamak ne kadar önemli olsa da, asıl önemli olan bundan sonra deprem, sel, yangın gibi doğal afetlere karşı mücadelede enerji sistemlerini çok daha dayanıklı hale getirmek için nelerin yapılabileceği.

FUKUŞİMA VE PUERTO RİCO ÖRNEKLERİ

Aynı anda atılması gereken bir diğer adım ise, afetlerin hemen ardından müdahale sürecinde enerji tedarikinin sağlanması için hangi çözümlerin, önceden planlanıp, hazırlanıp, anında afet bölgesinde kurulum ve uygulamalarının kullanılmasını sağlamak olmalı. Bu noktada, dünyada gördüğümüz ve uygulayabileceğimiz pek çok örnek var. Japonya’da Fukuşima’daki deprem ve tsunaminin ardından elektrik için kullanılan yedek sistemler ve acil aydınlatma çözümleri ile elektrikli araçlardan elektrik sağlanması dikkat çekti. Puerto Rico’da 2017 yılında yaşanan kasırgalardan sonra uzun süreli elektrik kesintisi yaşanması nedeniyle bir yandan hızlı bir şekilde dağıtık ve yenilenebilir enerji çözümlerine sarılmaları ve en önemlisi şebekeden bağımsız da kullanılabilen mikro şebekeler en başarılı örnekler olarak duruyor. Nitekim Tesla’nın da mikro şebeke ürünleri tüm dünyada kullanılabilir durumda. Dünyada kullanılan bir diğer yöntemse, özellikle güneş ve rüzgar enerjisi santrallerinde kullanılan bataryalı sistemler. Böylece ana şebekede sorun yaşansa da veya enerji kesintileri durumunda, en azından acil müdahale sürecinde depolama teknolojilerinden büyük oranda faydalanılabilir. Yanı sıra, güneş enerjili veya bataryalı, küçük ölçekte aydınlatma, ısınma ve şarj gibi imkanlar sağlayabilen pek çok kullanıma hazır ürün bile var. Bu ürünlerin, sanayinin çok güçlü olduğu ülkemizde üretilmemesi için hiçbir neden yok. Bu açıdan, mobil enerji santrallerinin bölgesel düzeyde planlanması, bataryalı ve depolama teknolojilerin yine stratejik noktalarda bulundurulması, bir deprem ülkesi olarak “deprem paketlerinde” küçük boyutlu portatif aydınlatma veya bataryaların bulunması gibi birçok çözümün hemen uygulamaya geçirilmemesi için hiçbir neden yok. Orta ve uzun vadedeki en kritik adımsa, mikro şebekeler dahil akıllı şebekelerin tüm ülke elektrik nakil hatlarında yaygınlaştırılması hedefinin pratik ve uygulamaya dönüştürülmesi olur.

ÖNCELİK AKILLI ŞEBEKELERDE

Ülkemizdeki afette verdiğimiz acı sınav ve alacağımız derslerin başında da öncelikle şebekelerin modernizasyonu, buna hem kamu hem de özel sektörün yatırımda öncelik vermesi geliyor. Elbette önemli olan bu modernizasyonun “akıllı şebekeler” temelinde yapılması. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı başta olmak üzere, enerji sektöründeki birçok sivil toplum kuruluşu, sürdürülebilir enerji arz güvenliği eylem planlarında ve stratejilerinde “akıllı şebekeler, dijitalleşme, dağıtık enerji teknolojileri” gibi maddelere yer veriyorlar. Artık bu planların uygulamalarını, yüzde 20’lerin üstüne çıkarma vaktinin geçtiğini yaşadığımız acı afetle tecrübe ettik. Depolama teknolojileri ve yenilenebilir enerji kaynaklarında bataryalı sistemler konusunda Enerji Bakanlığı ve EPDK’nın çıkardığı ve ön lisans hakkı da verilen yasal mevzuat çok önemli. Bir an önce bu sistemlerin uygulamaya alınması için kamu ve özel sektörün harekete geçmesi gerekiyor. Üstelik yapılacak her modernizasyon ve enerji altyapılarındaki güçlendirme çalışması, insan hayatına değer katmanın yanı sıra, sektörün gücünü de artıracak, milli enerji güvenliğinin en önemli konularından enerji az güvenliğini daha da sağlamlaştıracaktır.

YOL HARİTASI BELLİ!

Deprem sırasında ve sonrasında yaşanan artçıların da etkisiyle, sadece enerji sektöründe 11 milyar TL’nin üzerinde hasar meydana geldi. Kamu ve özel sektöre ait bu hasarın büyük kısmı özel sektör sistemlerinde yaşandı. Çok geniş bir bölgeyi etkileyen afetin ardından Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın hazırladığı kapsamlı raporda enerji sektörüne yönelik atılması gereken kısa, orta ve uzun vadeli adımlar ve politika önerileri de net bir şekilde yol haritasını sunuyor. Rapordaki yol haritasında yer alan bazı başlıklar şunlar:

KISA VADE:

-Depremin bölgede bulunan elektrik iletim ve dağıtım hatları ile tesisler üzerinde, elektrik üretim santrallerinde, doğal gaz iletim ve dağıtım hatları ile tesislerinde, akaryakıt istasyonlarında depremin etkisinin değerlendirilmesi, ihtiyaç duyulan bakım ve onarımların ivedilikle yapılması,

ORTA VADE:

-Deprem bölgesinde bulunan elektrik ve doğal gaz iletim ve dağıtım hatları ile tesislerine ilişkin kapsamlı bir deprem performans analizinin yapılması, riskli bulunanların güçlendirilmesi ya da yeniden yapılması,

-Depremde oluşan elektrik şebekesi kaynaklı olumsuzlukların azaltılabilmesi amacıyla afet riski olan bölgelerde şebekeden bağımsız ve batarya depolama sistemi entegre edilmiş mobil güneş enerji santrallerinin tasarlanarak belirli bir plan dahilinde kısa süreli dahi olsa hayati öneme sahip faaliyetlerin sürekliliğini sağlayacak şekilde yapılandırılması,

-Afetten etkilenen bölgelerde yapılacak yeni yerleşim birimlerinde bölgesel ya da çevreye duyarlı (atık ısı, ısı pompası, güneş enerjili ısıtma vb.) ısıtma-soğutma sistemlerinin önceliklendirilmesi,

-Doğal gaz arzının sürekliliğinin sağlanması amacıyla doğal gaz yer altı depolama tesisleri ile Yüzer LNG Depolama ve Gazlaştırma Ünitesi (FSRU) iskele ve bağlantı hattı yatırımlarının tamamlanması,

-Acil durumlara hazırlıklı olunabilmesini teminen afet bölgelerinde CNG tedarik altyapısının güçlendirilmesi ve gerekli altyapı yatırımlarının yapılması,

-Yer altı akaryakıt depoları ve bağlantı noktalarının depreme karşı dayanıklılıklarının artırılması, acil durumlarda afetlerden etkilenen bölgelere akaryakıt tedarikinin sağlanmasına ilişkin plan ve programların hazırlanması,

-Riskli bölgelerde EÜAŞ’a ait mobil elektrik santrallerinin kullanımını teminen ihtiyaç duyulacak altyapının tesis edilmesi, ilave mobil elektrik santrallerine yönelik ihtiyaç analizi yapılması,

UZUN VADE:

-Deprem bölgeleri için uzun dönemli afet enerji tedarik planlarının hazırlanması, bu planlarda mobil yenilenebilir enerji santralleri ve entegre batarya depolama tesislerinin de yer almasına önem verilmes

-Afet bölgelerinde ulusal elektrik iletim ve dağıtım şebekesinden bağımsız olarak işletilebilen mikro şebekelerin yaygınlaştırılması,

-Afet sırasında ya da sonrasında hızlı karar almayı sağlayacak ve tüm verilerin entegre edilebileceği Coğrafi Bilgi Sistemi tabanlı yazılımların geliştirilmesi ve bu yazılımların SCADA sistemleriyle irtibatlandırılması.
 
Üst Alt