Bu acı ders, dağıtık ve akıllı mikro şebekelerin önemini gösterdi

6425289f86b2455460a6d5e0.jpg

Solar3GW Yönetim Kurulu BaşkanıYusuf Bahadır Turhan:

DEPREM BÖLGESİNE GÜNEŞ ENERJİSİ ŞİRKETLERİNİN PANELLER GÖNDERDİĞİNİ GÖRDÜK. DEPREM SONRASINDA GÖNDERİLEN GÜNEŞ ENERJİ SİSTEMLERİNDEN NE KADAR FAYDALANILDI?

Hepimiz elbette battaniyeler, power bankler, yiyecek gibi yardımları yapıyoruz ama güneş sektörü paydaşları olarak nasıl artı bir değer sağlayabiliriz diye düşündük. İlk andan itibaren güneş panelinden, aküden ve bunun bağlantısını sağlayan regülatörden oluşan ve 500 watt ya da 1 kW’lık belki bir belki iki panelle bağlı olarak, profesyonel ekiplerle beraber çok sayıda sistem yolladık. Dernek olarak bunu yapmadık ama Solar 3GW üyeleri de yolladı. Dolayısıyla inanın toplam sayının ne olduğunu bilme şansımız yok. İlk 8-10 gün kadar şehir merkezlerinde dahi elektrik bağlantısı tamamlanamamıştı, kuruldukları yerlerde özellikle ilk günlerde en azından cep telefonlarının bilgisayarların, ledli aydınlatmaların şarj edilebilmesi için bu sistemlerin kritik fayda sağladığını biliyoruz. Dolayısıyla ilk anda böyle şeyler yapabildik.

642528bf86b2455460a6d5e4.jpg


DEPREM MADDESİNİ GÜNDEMİMİZE ALDIK


Solar3GW olarak biz bir düşünce kuruluşuyuz, gerçekte bizim faaliyetimiz, politikalar üretmek ve bunları hem kamuya hem de kamuoyuna sunmak. Ancak bu felaketten sonra biz özel olarak gündemimize deprem maddesini de alıyoruz. Bugüne kadar biz bile böyle bir başlık açmayışımızdan dolayı rahatsızlık duyduk ve çalışmaya başladık. İlk anda gerçekten şebekeye bağlı olmadan “off-grid” çalışan güneş sistemleri yollayabiliriz. Ancak bundan sonra ne olabilir neler yapılabilir noktasında, üyelerimizle, içerisinde pek çok yatırımcı müteahhit ekipman üretici, GES projelendiren mühendislik denetim hizmetleri yapan firmalar, pek çok disiplinden insan var, hep beraber daha kapsamlı çözümler ortaya koyacağız.

PEKİ AFET ZAMANLARINDA GÜNEŞ ENERJİSİNDEN NASIL İYİ ŞEKİLDE FAYDALANILABİLİR?

Biz şebekemizi ne kadar parçalarsak, ne kadar dağıtık üretime geçersek, yani elektriği tükettiğimiz yerde üretirsek, bu tip afetlerde kırılganlığımız azalır. Bu elektriğin yoldaki kayıplarını içermediği için çok daha verimli bir sistem olur. Geleneksel şebeke sistemi, elektriği büyük santrallerde üreterek bunu en ufak prize kadar taşır, oysa modern şebeke sistemi zaten verimli. Bunun çok daha maliyet etkin bir sistem olduğunu söylüyorduk. Ancak deprem felaketi bize gösterdi ki, bu aslında sadece parasal bir şey değil. Sistemi biz ne kadar küçük parçalara bölersek, yani 20’si düşüyorsa 80’i ayakta kalır, 80’i düşüyorsa 20’si ayakta kalır. Ve oradan itibaren tekrar bir ağ yapısı halinde elektriği daha kolay devreye alabilirsiniz. O yüzden de dağıtık üretimin altını bu şekilde çizeceğiz.

TOPLANMA ALANLARI İÇİN MİKRO GES’LER

Bunlara ek olarak hatta, biliyorsunuz afet toplanma alanları var. Bu toplanma alanları yanlarında bir mikro GES’le de tasarlanmalı. Çünkü GES’lerin maliyeti son on yılda dolar cinsinden yüzde 70’e yakın oranda düştü. Toplanma alanları yanlarında mikro GES’ler kurulmalı, bunlar zaten normal zamanlarda da elektrik üreterek bize yenilenebilir kaynaktan temiz ve ucuz elektrik sağlar. Bir afet anında da özellikle bunlar bataryalı tasarlanırsa, “sıfırdan başlama” yeteneğiyle donatılarak kurulursa, ki bu biraz masraftır depolamalı üretim tesislerinde, ama böyle bir afet anında sağlayacağı sigortadan ötürü çok da büyük bir masraf değildir. Bu, toplanma alanlarını birer enerji merkezi haline getirebilir.

ENVANTERDE MİKRO GES’LER DE OLSUN

Ayrıca yine gördük ki, şehir merkezlerine elektrik 8-10 günde geldi ama kırsal kesime 3-4 haftada hala elektrik şebekesini ulaştıramadığımız köyler oldu. Türkiye’deki her köyümüz için Köy GES’ler tasarlanabilir. Bu Köy GES’ler yine normal zamanda yenilenebilir temiz ve ucuz enerji sağlar, ama böyle bir zamanda da bir köye ulaşılana kadar enerji sağlayabilir. Bir üçüncü husus da, biz nasıl ki, sürekli savaşmıyoruz ama ordumuz var, sürekli yangın yok ama itfaiyemiz var, sürekli deprem olmuyor ama yine de çok sık oluyor, deprem ülkesiyiz, bir deprem teşkilatı kurmak ve bu teşkilatın Türkiye çapında yayılmış, envanterinde bu tip bizim sahaya yolladığımız gibi off-grid mikro GES bulundurması çok önemli. 1 ya da 2 panelden oluşan akülü mobil mikro GES’ler olabilir. Bunların da belki binlercesini yaparak, ihtiyaç anında hemen afet bölgesine göndererek yine çok büyük bir ihtiyaca cevap verebiliriz. Bunlar normal zamanda da yine durmak zorunda değil, elektrik üreterek çalışmaya devam edebilir.

KÖY GES VE BATARYALI SİSTEMLERDEN BAHSETTİNİZ. BATARYALI SİSTEMLER OFFGRİD DE ÇALIŞABİLİYOR DEĞİL Mİ?

Normalde bir elektrik santrali elektrik üretebilmek için referans bir gerilime ihtiyaç duyar. Burada referans gerilimi de şebekeden alır. Off-grid olduğunda da referans elektriği şebekeden alamayınca, ilk başta kesintisiz güç kaynağı denen jeneratörlerden alıp devam eder. Akü eklenerek, ilk güç verip santralinizi üretmeye başlar, ayrıca bir de batarya eklemek gerekir. Bu bir maliyet, evet ama batarya maliyetleri de çok düştü. 2010’da kW/saat başı 1000 dolar olan maliyet, bugün yukarı doğru tekrar bir çıkış olmasına rağmen, 200-250 dolara düştü. Bizim artık bu teknolojiyi depremi de düşünerek şebekemize entegre etmemiz lazım. Batarya depolamalı sistemlerle ilgili özellikle geçen yıl Kasım’da bir mevzuat değişikliği oldu, EPDK’ya inanılmaz bir başvuru geldi. Çünkü artık ilk yatırım maliyetlerinden dolayı o kadar ucuz ki, insanlar bu yatırımı yapar durumdalar. Ayrıca nasıl ki, AFAD’ın işletme ve bakımını üstlendiği sığınaklar var, afet anlarında bir off-grid sistem de kurulabilir. Bunu elbette dizel jeneratörle de sağlarsınız. Ancak böylesine büyük bir kapsamlı bir afette bunlar bile etkisiz kaldı mazotu taşımaktaki sorundan dolayı. Oysa güneş her yere ulaşıyor.

JAPONYA’DA DEPREM VE TSUNAMİ SONRASINDA ŞEHİR VE ENERJİ ALTYAPISI TEKRARDAN YAPILANDIRILDI VE HEM DAĞITIK YENİLENEBİLİR ENERJİ MODELİNE GEÇİLDİ AMA AYNI ZAMAN DA MİKRO ŞEBEKE KULLANILIYOR…

Mikro şebekeler, bizim Solar 3GW olarak sürekli konuştuğumuz ve dağıtık şebeke yapısı temelde aslında. Şebekeyi ağlara bölersiniz ve ne kadar küçültürseniz bu ağları, tek başına çalışabilen otonom ağlar sağlanırsa, sistem o kadar kırılganlıklara karşı dayanıklıdır. Yani elektriğin tüketildiği yerde üretildiği dolayısıyla çok küçük parçalar halinde otonom halinde olmasından başlıyor. Yeni teknoloji şöyle izin veriyor buna, arkada bir algoritma çalışıyor. Mesela çatınızda güneşten elektrik üretiyorsunuz, bir yandan şebekeye bağlı bir elektrikli aracınız var, onun aküsü var, icabında çekiyor veya veriyor hatta, güneş paneliniz üretiyor, direkt tüketiyorsunuz ya da yan komşunuza veriyorsunuz, veya komşunuzdan çekiyorsunuz. Bir sayaç mekanizması ve bunun bir mahsuplaşmasının olması gerekiyor. İşte bunların hepsini insan düşünmeyecek artık, algoritma hesaplayacak, kim ne üretiyor ne tüketiyor, o anda elektrik fiyatı ne gibi. Bunlara akıllı şebekeler diyoruz. Akıllı şebekeler mantığının birincil öğesi de mikro şebekelerdir.

AFET DURUMLARINA KARŞI ÖRNEĞİN HASTANE GİBİ KRİTİK YERLERDE MİKRO ŞEBEKELER OLUŞTURULABİLİR O ZAMAN…

Bazı kritik noktalarla başlamanız lazım zaten. Problemi böl ve yönet şeklinde. İlk önce hastaneler, kamu binaları, belki asayişi sağlayacak yapıların. Bakın Rusya-Ukrayna arasında savaş oldu, Rusya, önce enerji santrallerini vurdu. Sadece 5 noktadan elektriği üretip dağıtıyorsanız, çok kırılgansınız. 5 milyon noktadan üretip dağıtıyorsanız o kadar dayanıklısınız her anlamda. Biz bu ülkede bunu çok tartıştık da, geçen zaman maalesef, şu anda en son acı dersle de hep aslında savunduğumuz hem yenilenebilir enerji hem de dağıtık şebekeler, akıllı mikro şebekelerin ne kadar önemli olduğunu bize gösteriyor. İnşallah bu dersleri alırız.
Almazsak da daha acı dersler başımıza gelmeye devam eder. Yapılaşma tarafı elbette önemli. Ama bütün binaların ayakta kaldığı ama elektriğin 8-10 gün kesildiğini düşünün bu da az bir afet olmazdı. Enerji politikasında da depremde de bir stratejik plan konup, sonra taviz verilmeksizin bu planın uygulanması lazım. Deprem gibi kritik konulara yatırım veya ne kadar zamanda geri döner gözüyle bakmamamız lazım. Solar 3GW olarak küresel iklim krizi açısından konuya yaklaşıyorduk, her megawatt güneş gücü gezegenimizin devamı için önemli. İklim değiştikçe yaşantımız zorlaşıyor. Burada da aynı şekilde, bu kurulacak sistemlerde, olaya medeniyetimizin devamı için bir yatırım olarak bakmak, o sorumlulukla hareket etmek gerektiğini düşünüyorum.

KURAKLIĞA KARŞI ACİLEN TARIMGES’LER KURULMALI!

Türkiye’de her yıl “güneşte 3 GW kurulu güç” misyonuyla yola çıkan düşünce kuruluşu Solar3GW, “Türkiye Güneş Enerjisi Sektörü: TarımGES” raporunu yayınladı. Türkiye’nin gündeminde TarımGES’leri üst sıralara taşımak isteyen kuruluş raporda, yeni teknoloji fotovoltaik modüller ile tarım arazilerinin hem tarım hem elektrik üretimi için verimli bir şekilde ikili kullanımını öngörüyor. Türkiye’de tarihin kaydetmediği bir kuraklık yaşadığımızı vurgulayan Solar3GW Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Bahadır Turhan, depremden etkilenen 11 ilin sanayi olarak da elektrik tüketiminin yoğun olduğu yerler olduğunu belirtti. Turhan, 3 ay sonra tam da yaz ortasında bu kentler ayağa kalkmaya başladığında kuraklık sorunuyla karşılaşacaklarına dikkat çekerek, “Eğer çok sıcak bir yaz yaşarsak, Ağustos-Eylül aylarında çok başka bir elektrik ve enerji krizini maalesef konuşuyor olacağız. Kuraklık demek, tarımsal üretimin düşmesi, yiyecek yetiştirememek, kıtlık demek. Bizim artık kuraklığı çok derinden yaşayan bir ülke olarak, TarımGES’leri acilen devreye almamız lazım. Çünkü üzerine paneller koyduğunuz zaman hem toprağın daha nemliliğini korumasını sağlayan bu aşırı kuraklığa karşı koruma sağlayan hem de ürünün rekoltesini artıran hem de güneşten elektrik ürettiğiniz bir sistem sunuyor” ifadelerini kullandı.

BİNDE BİRİNDE KURULSA 11 GW OLUR

Raporda toplam 234 bin km2’lik tarım alanının binde 1’inde bugünün teknolojisiyle güneş panelleri kurulduğunda, toplamda 11 GW’nin üzerinde güç elde etmek mümkün olacağı belirtiliyor. Ayrıca her yıl önerilen en az 3 GW güneş gücünün, araziye kurulacak kısmı olan 1.350 MW’ın TarımGES uygulaması şeklinde kurulmasıyla temiz ve ucuz elektrik üretirken, gittikçe artan ekstrem hava koşullarına karşı ilgili tarım ürününe ek bir koruma sağlanıp, tarımsal verimin artırılacağı da aktarılıyor. Raporda, Türkiye’de TarımGES’ler önündeki en önemli zorluğun yasal mevzuatta iki amaçlı alan kullanımının yer almaması olduğu vurgulanıyor. Ayrıca Türkiye’de TarımGES’lerin önünün açılması için acil olarak mevzuatta düzenlenme gerektiği belirtiliyor. TarımGES kurulacak alanlarda acil kamulaştırma yapılabilmesi ve kapasite tanımlanması öncelikli başlıklar arasında yer alıyor.

TARIMGES’IN KATKILARI NELER?

-Güneş panelleri altındaki toprakta ve bitkilerde su kaybını önlüyor, kuraklık yaşanan yerlerde bazı mahsullerin hasadını ve kalitesini artırıyor

-Tarım ürünlerini ışık kaynaklı hasara karşı koruyarak fotosentezi artırıyor

-Panelin altındaki bitkilerin terlemesi modüllere soğutucu etki yapıyor ve elektrik üretimini yükseltiyor

-Dolu, don ve yoğun yağışta mahsul kayıplarına karşı koruma sağlıyor

-İklim değişikliğiyle artan sıcaklıkların olumsuz etkilediği ürünlere gölge sağlıyor, verimli hasada yardımcı oluyor

-Çiftçinin gelir akışını destekliyor, uzun vadede öngörülebilir elektrik maliyetleriyle üretim maliyetlerini düşürüyor

-Su kullanımını azaltıyor

-Bozulmuş arazilerde tarımsal açıdan yeniden bir canlanma sağlıyor
 
Üst Alt